top of page

ÇOCUKLARDA SIRALI-ORAL-DUYUSAL (SOS) BESLENME YAKLAŞIMI

  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Yunus Emre Bıkmaz
    Dr. Yunus Emre Bıkmaz
  • 2 gün önce
  • 2 dakikada okunur

Bebeklerin ek gıdaya geçiş süreci; hem onların gelişimini, hem de ailelerin beslenme alışkanlıklarını şekillendiren önemli bir dönüm noktasıdır. Anne sütü ile beslenmeye alışkın olan bebekler, bu dönemde yeni tatlar, dokular ve beslenme biçimleriyle tanışmış oluyor. Ancak her bebek bu sürece aynı şekilde adapte olamayabiliyor; bazıları yeni gıdaları kolaylıkla kabul ederken, bazıları ise direnç gösterebiliyor. Çocukluk döneminde ise yeme alışkanlıkları; aile ortamı, rutinler ve besin çeşitliliği gibi faktörlerle birlikte şekilleniyor. Bu süreçte ebeveynlerin sabırlı, bilinçli ve destekleyici bir yaklaşım sergilemesi, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının temellerini atmada kritik bir rol oynuyor.

ree

Sıralı-Oral-Duyusal (SOS) Beslenme Yaklaşımı Nedir?

Sıralı-oral-duyusal (SOS=Sequential Oral Sensory) beslenme yaklaşımı; çocukların yeme davranışlarını duyusal, motor, gelişimsel ve duygusal boyutlarıyla ele alan kapsamlı bir terapi modelidir. Bu yaklaşımdaki temel prensip; “çocuğu zorlamadan, küçük adımlarla ve çok boyutlu bir değerlendirme ile çocuğun yemekle ilişkisinin, yemekle olan yolculuğunun yeniden inşa edilmesi”dir. Bu yaklaşım; yalnızca çocuğun ne kadar yediğini değil, neden yemek yemekte zorlandığını da anlamayı hedeflemektedir.

Sıralı-Oral-Duyusal (SOS) Beslenme Yaklaşımı Nasıl Uygulanır?

SOS yaklaşımında terapötik süreç, yemek yemeyi basamaklara bölerek ilerlemektedir. Çocuğun öncelikle yiyeceğe bakması, dokunması, koklaması, diline değdirmesi, ağzına alıp tükürmesi ve en sonunda çiğneyip yutması adım adım desteklenmektedir. Terapi sırasında çocuk; duyusal hassasiyetleri, motor becerileri ve duygusal güvenliği göz önünde bulundurularak oyun temelli etkinliklerle yiyeceklere maruz bırakılmaktadır. Bu sayede yemek zamanı, “mücadele edilen” bir süreçten çok “keşif ve öğrenme” sürecine dönüşmektedir.

Sıralı-Oral-Duyusal (SOS) Beslenme Yaklaşımında Hedefler Nelerdir?

  1. Çocuğun yemekle kurduğu olumsuz duygusal bağları azaltmak

  2. Yeni yiyeceklere karşı güven ve merak oluşturmak

  3. Tat, koku, dokunma, görünüm, sıcaklık, vb. duyusal hassasiyetleri düzenlemek

  4. Çiğneme, yutma, dudak-dil hareketleri- vb. oral motor becerileri geliştirmek

  5. Yeterli ve dengeli beslenmeye ulaşmak

  6. Aile içi yemek zamanlarını stresli bir deneyim olmaktan çıkarıp keyifli bir paylaşıma dönüştürmek

SOS Terapisine Kimler Başvurabilir?

  1. Yemek seçiciliği veya yeme reddi yaşayan çocuklar

  2. Uzun süreli yemek süreci olan ve/veya çok sınırlı besin repertuarına sahip çocuklar

  3. Çiğneme, yutma ve doku kabulü gibi oral motor güçlükleri olan çocuklar

  4. Riskli bebekler, prematüre doğanlar veya uzun süre yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatma öyküsü bulunanlar

  5. Otizm spektrum bozukluğu, dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu ve gelişimsel gecikmeler, vb. nörogelişimsel farklılıkları olan çocuklar

  6. Ek gıda sürecinin başlangıcında gelişimsel beslenme danışmanlığı almak ve olumlu yeme davranışı oluşturmak isteyen ebeveynler

Sıralı-Oral-Duyusal (SOS) Beslenme Yaklaşımında Aile ve Uzman İşbirliği

SOS yaklaşımının en önemli ayaklarından biri aile-uzman işbirliğidir. Terapi yalnızca seans odasında kalmaz; aile de günlük yaşamda ev ortamında sürecin en kritik parçasıdır. Uzman; aileye, yiyecek sunum yöntemlerini, çocuğun sinyallerini okumayı ve baskısız teşvik etme yollarını öğretmektedir. Böylece terapi ev ortamında da devam edebilmektedir. Uzman ile aile arasındaki açık iletişim, çocuğun gelişimini hızlandırmakta, kalıcı ve istikrarlı hale getirmektedir.

SOS Yaklaşım Tarzı Neden Önemlidir?

Beslenme; yalnızca fiziksel büyümenin değil, sosyal, duygusal ve aile içi ilişkilerin de merkezindedir. Çocuk yemek yemekte zorlandığında ebeveynlerde kaygı, suçluluk ve çaresizlik duyguları gelişebilmektedir. SOS yaklaşımı; hem çocuğun sağlıklı beslenmesine, hem de ailenin güvenli ve destekleyici bir yol haritasına kavuşmasına yardımcı olmaktadır. Uzun vadede bu; hem gelişimsel, hem de psikososyal açıdan koruyucu bir etkidir.

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page